Dilara Eren (-16 Kg)

Bir şeyleri yapmaktan korkmayın


Buraya yaklaşırken bayağı bir gerildim, babama iyi tamam buraya kadar geldik bi çay içip gidelim dedim hatta.

İstemsiz bir negatif etki vardı üzerimde, tek başıma kalayım, yalnız kalayım, insanlar beni görmesin işte tek başıma hareket edeyim. Sonra bir anda eve kaçıyordum tekrar odama giriyordum ama sürekli bir odada kalma hali yoktu, inanılmaz depresif bir insan değildim diyemeyeceğim öyleydim, hatta geldiğimde hatırlıyor musunuz konuşmuyordum bile. Çünkü konuşmak istemiyordum, insanlarla iletişim kurmak istemiyordum. Her şeyin belirli bir sebebi vardır bunun da kilo. Dışarı çıkmam bile, alış veriş yapmam bile, okula gitmek bile. Ben lise öğrencisiyim okula gidiyorum her sabah o bile eziyet geliyordu o kadar insanın içine girmek, 15 kişi ile aynı sınıfta bulunmak, birileri ile sürekli iletişim halinde olmak. Bir de bunlar yaşıtların. Benim tüm arkadaş grubum sporcu, yanlarında gezerken utanmak değil ama inanılmaz rahatsız hissediyordum çünkü sporcular, bizde kaldıkları geceler oluyordu, sabah 6 da kalkıp koşmaya, yüzmeye gidiyorlardı. Ben hiçbir şey yapmıyordum, yatıyordum yiyordum!

İnstagramda geziyordum, keşfette hep fitnesçılar, pirinç lapaları, avokadolar, önüme bir reklam çıktı Hande ablanın gelinlikli fotoğrafı, profilinize baktım, öne çıkanlara baktım nasıl şeyler yapıyorlar diye. Baktım insanlar bir şeyler başarabiliyorlar. Dedim ki BEN NEDEN YAPMAYAYIM! Annem böyle bir şeye izin veremeyeceğini söyledi, sonra gittim babama söyledim bana hiç o zamana kadar böyle sert bir tepki vermemişti. Ben seni nasıl yanımdan uzak bir yere yollayayım dedi ve ben çocukluğumdan beri sürekli diyetisyen spor, diyetisyen spor ve 10 kilo ver 20 kilo al, 15 kilo ver 30 kilo al hayatım hep bunlarla geçti. Benim için en çok çabalayan kişi babamdı gerçekten her konuda. Akşam 8-9 geliyordu eve, spor salonuna gidelim diyordu, dışarıda yürüyelim diyordu kimse benim için bu kadar uğraşmadı, sonra siz. Ağlaya ağlaya yürüdüm ama yürüdüm.

Aslında bunları yapmıyordum artık yapmalıyım değil, ben bunları yapamıyordum korkuyordum. Bir gün göl bisikletine gelirken ağladım sırf suyun üstündeyim diye. Ben burada bile duramazdım, vapura falan binemiyordum.

Kampa ilk gun geldiğimizde gece saatleriydi, odaya çıktım ve sabah 4 e kadar uyuyamadım, çünkü ben biliyorum sebepsiz, bir insan neden bu kadar umursak, neyi bu kadar stres yapar ki, ne gerek varmış diye. Gece 4 e kadar niye uyumuyorsun ki, ne düşünüyor olabilirsin şu an hatırlamıyorum o kadar umrumda değil ki şu an. Gece 4 te uyudum sabah 7 de kalktım zombi gibi etrafa bakıyordum. Kalktım ortak alana indik, ilk üç gün o kadar zordu ki. Aslında zor olan kamp yada insanlar değildi, zor olan bendim. İletişim kurmak istemiyordum, bir şeyler yapmak istemiyordum yani yapabilir miyim diye düşünmedim. İlk geldiğim hafta da o şekilde ben buraya nerden geldim ya dedim. Yapamayacağım şeyleri bana yaptırmaya çalışıyorlar. Aslında kimsenin sizi azarladığı yok, zorla yaptırmaya çalıştığı bir şey yok, kötü davrandığı yok. Her şey kendi isteğinizle orada bulunduğunuz için ve sizin iyiliğiniz için bir şey yapılıyor. Siz bana bir şeyler öğretmeye çalışıyorsunuz ben size cevap veriyorum, bu yeni gelen üyelerin bir kaçında da var, galiba herkeste var sürekli cevap vermeye çalışıyoruz. Bunun kilo psikolojisi ile çok ilgisi var. Kendini sürekli kanıtlama isteği, haklama isteği. Kiloyu hayatımın her yerine empoze etmişim ben, aldığım ayakkabıya kadar. Ayağım taraklı, ayağım iri alışverişe gitmek istemiyorsunuz her şeyle alakası var.

Hayatımın kalanı böyle geçecek ne yapabilirim ki yani dedim. En kötü 1 yılı kesinlikle böyle geçecek. Pazartesi günleri konuşuyoruz böyle bazıları için gerçekten açlık oyunları dönüyor, çok zorlanıyorlar çünkü dışarıdayız tüm gün, alışveriş merkezindeyiz aslında onlara sunulan bir sürü yiyecek içecek var. Siz görmüyorken her şeyi yiyip içebilirler bu sizinle alakalı değil aslında, kendi vicdanları ile alakalı. Dışarıya gerek yok burda da her şey olabilir. Buradaki tek şey sürekli hareket içindeyiz, kendin yapmak istemesen de grupla yapıyorsun, bi motivasyonun var, spor saati var yapman gerekiyor bunun farkındasın. Burada bulunduğun için yapmaz zorunda hissediyorsun kendini. Dışarıda aynı şekilde yemeğe devam ettiğin zaman evet tabi ki poğaça gibi kabarırsın.

İnanılmaz bir enerji harcamıyoruz, açlıkla savaşmıyoruz da. Dünyanın en zor şeyini yapmıyoruz, ben de ilk geldiğim zaman öyle düşünürdüm ama öyle değilmiş. Saçma sapan yemeklerle duygusal bağ kurmak aslında bu! Onlara ihtiyaç duyduğunu hissetmek! Vücudun ihtiyacı olanı verdiğin zaman başka bir şeye kesinlikle ihtiyacı kalmıyor. Vücudun ihtiyacı kadar yemek. Zevki olarak sürekli yememek. Mesela pazartesi günleri kahvaltıda inanılmaz bir yeme oluyor gerçekten, konuşmak istemiyorum 🙂 ama bu korkutucu anlamda değil. Salı günleri haftanın geri kalanına göre birazcık daha yorucu geçiyor, aslında dışarıda da böyle olmalı bu durum. Yediğinizin ertesi günü dengelemek için çaba sarf etmelisiniz.

Bir şeyleri yapmaktan korkmayın, deneyin en azından, elinize mi yapışır. Bana diyordunuz ya eline mi yapışır dene hiçbir şey olmaz. 10 yıl sonra baktığınız zaman yapmadım demezsiniz, denedim ama olmadı diyebilirsiniz. Mesela ben buradan çıktıktan sonra kilo da alabilirim, dünyanın sonu değil kötü bir şey tabi ki tekrardan kilo almak ama denedim derim, tekrar yapabilirim derim, kendimde bu gücü gördüm diyebilirim. İnsanın istedikten sonra yapamayacağı bir şey yok.

Mental olarak kendimi o kadar iyi hissediyorum ki kamptan gitmek bile beni birazcık hüzünlendiriyor.

Yorum Yazın