Obezite ve Zayıflamaya Genel Bakış

Obezite başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünyada görülme sıklığı artık giderek artan bir sağlık sorunu olmuştur. Dünya sağlık örgütü (who) verilerine göre önlenebilir ölümler arasında sigaradan sonra ikinci sırada yer almaktadır.

Eski çağlardan beri var olan kilolu olma hali değişik dönem ve yörelerde gücün, kudretin, ihtişamın, zenginliğin ve hatta güzelliğin simgesi olarak kabul görmüş ve öyle de süregelmiştir. Ancak son 15 – 20 yılda yol açtığı sağlık sorunlarının topluma maddi ve manevi yükü ve zararı giderek daha çok fark edilmeye başlandığından, obezitenin bir hastalık olduğu ve tedavi edilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Burada şuna dikkat etmek gerekir ki “topluma” kelimesi kabul görmenin en önemli nedenidir. Şayet çoğunluk için bir külfet haline gelmemiş olsa ve zararları çoğunluk tarafından yaşanılarak tecrübe edilmemiş olsa, bireylerin yaşadıkları bu kilolu olma hali durumu hiçbir zaman bir sorun olarak kabul edilmeyecekti. Buradan şunu çıkartabiliriz! Bireysel olarak yaşanan bu zayıflama problemin çözümü yine bireysel mücadele ile sonuç getirebilir ve haliyle, yayılarak toplumsal bir sağlığı beraberinde getirir.

Dünyada kilo problemi yaşayan insanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu durum ülkemizde Bakanlığımız Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünce 7 coğrafik bölgede seçilen 7 ilde 14 sağlık ocağında 30 yaş üstü 15468 birey üzerinde yapılan “Sağlıklı Beslenelim Kalbimizi Koruyalım” çalışmasına göre;

Obezite görülme sıklığı;
Erkeklerde %21,2, Kadınlarsa ise %41,5 olarak bulunmuştur.
Bunun yanı sıra Vücut Kitle İndeksi (VKİ) değeri 40-69 yaş arasında doğrusal olarak artmakta, 70 yaşından sonra doğrusal olarak düşmektedir.

Bölgesel olarak obezitenin dağılımına baktığımızda;
– Doğu Anadoluda %17,2
– İç Anadoluda %25
– Güneyde %24
– Kuzeyde %23,5
– Batıda ise %21,6 olarak görüşmüştür.

Yanlış beslenme, psikolojik nedenlerle ortaya çıkan tıkınırcasına yeme isteği ve özellikle günümüzde hareketsiz bir yaşam yada yapılan yanlış ve devamlılığı olmayan spor aktiviteleri kilo alınmasını sağlayan ve zayıflamanın önüne geçen en etkili faktörlerdir.

İnsanların her geçen gün yiyeceklere farklı anlamlar yüklemeleri, görsel ve yazılı basının tüketim, ideal beden, sözde model yaşam örnekleri de bireylerin beslenme alışkanlık ve tercihlerini de etkilemektedir.

Kilo problemi yaşayan her birey mutlak surette belirli dönemlerde zayıflamakta fakat “zayıflama” kelimesinin içerdiği derin anlamı ve felsefeyi tam olarak göremediği, farkına varamadığı yada içselleştiremediği için, verdikleri kiloları fazlasıyla tekrar geri almaktadırlar. Çünkü zayıflamak istiyorum diyen her birey çözümü özellikle dönemin “Moda” yöntemine yönelip o an için kendilerine en doğru geleni uygulama yanılgısına düşmektedirler. Yaşam Boyu Form Kampı olarak bu zamana kadar yaptığımız çalışmalarda bireylerin zihinlerinde yemeklere yükledikleri anlamların farkına varmalarını sağlayarak, yeme alışkanlıklarının değişmesini hedefledik ve bundan sonrası için de bu yönde çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Yeme isteğini fiziksel açlık, psikolojik nedenler ve bu yöndeki alışkanlıklar etkilemektedir. Kişilerin yaşam tarzlarında yapmaları istenilen değişiklikler ve kişilerin bunu yapabilmesi için gerekli motivasyon yine kişinin içinde bulunduğu psikolojik ve sosyal durumla ilişkilidir. Bireylerin psikolojik ve sosyal durumları değiştiğinde yeme tutumları da değişmektedir. Zayıflama Kampında öne çıkan en pozitif değer de kişilerin sosyal yaşantılarını geride bırakarak kendilerine tanıdıkları bu izole zaman zarfı içinde, olması gereken doğruları uygulamaya başlamaları ve hızlı kilo verme pratiğini edinmeleridir.

Zayıflamak isteyen bireylerde en çok rastlanan durum da her pazartesi başlanılan diyet maratonudur. Bunun sonucunda özellikle ilk dönemlerde kısa vadede tartıya yansıyacak şekilde kilo vermeleri fakat uzun vadede bakıldığında sağlıklı kilo verme adına hiçbir kazanımın olmadığı, verilen tüm kiloların fazlasıyla geri alındığı ve en önemlisi kişilerin her deneme ve yanılma sonucunda kendilerine olan özgüvenlerini kaybettikleri görülmektedir. Bireyler böyle kısıtlanma süreçlerinde kendilerini baskı altında hissederler. Zayıflamak için zorla yapılan çalışmalar kısa zamanda bırakılıp eski düzene geri dönülmektedir. Çünkü süreçlerin hiçbirinin temelinde gerçek bir hedef, hedefin içerdiği olmazsa olmaz değerler yer almamaktadır ve ilk baskı ilk sıkıntı yaşandığında, alışılan rahata, mücadele alışkanlığı edinilmiş düzene geri dönülmektedir.

Tüm bunların bilincinde olarak yola çıkan kişilerin yaşam tarzında yaptıkları köklü değişikliklerinse kişilerin zayıflama süreçlerini daha kolay ve daha zevkli bir hale getirdiği görülmektedir. Böylelikle daha az stres ve sıkıntı içinde ideal kilolara inilir ve sadece zayıflama değil geriye kalan hayatın da çok daha sağlıklı ve kişiye yakışır şekilde yaşanması kaçınılmaz olmaktadır.

Yorum Yazın