Obezitede Karar Verme

Günümüzde, obezite artık Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ‘Önlenebilir ölümler’ sıralamasında ikinci sırada yer alıyor demiştik bundan önce ki yazılarımızda. Dolayısı ile yol açabileceği sağlık riskleri de daha fazla gündeme gelmekte ve özellikle kanser hastalığını tetiklediği klinik olarak ortaya koyulmuş bir durumda. Obez bireylerde görülen kanser sıklığı %33 gibi çok ciddi bir düzeyde seyretmektedir. Bununla ilgili yapılan çalışmalara bir başka yazımızda değineceğiz.

Sağlık alanı haricinde sosyal olarak baktığımızda da obeziteye yönelik sosyal damgalama her geçen gün daha da belirginleşiyor ve bununla paralel aşırı tüketim de aynı şekilde artış gösteriyor. Bunun en temel nedeni bireyler üzerindeki sosyal baskılama ve öz benlik sunumunun negatif etkilenmesi diyebiliriz.

Evrimsel sürecin başlangıcında yemek yeme hayatta kalma amacıyla ve güçlü fizyolojik dürtülere yönelik yapılan bir davranışken günümüzde kısa süreli ve aşırı miktarda ödüllendirici etki yaratan, ancak uzun dönemde buna bağlı olarak sağlık sorunları yaratıyor olmasına rağmen yapılan bir eylemdir. Bunun niçin yapıldığı konusunda çeşitli nedenler sayılabilirse de biz bu yazımızda ‘Karar verme’ maddesini ele alacağız.

Karar verme; farklı seçenekler arasından kişinin “avantajlı olan” seçimi yapabilmesini sağlayan bilişsel süreç olarak tanımlanır. Her karar vermenin sonucunda eyleme geçilsin ya da geçilmesin, karar veren kişinin değerleri ve tercihlerine dayalı olarak bir seçim oluşur.

KİLOLU OLMA HALİ İÇİNDE SOSYAL ETKİLEŞİM VE UYMA DAVRANIŞI

Sosyal çevrenin bireyin davranışlarına olan etkisi; insanın sosyal bir varlık olduğu, içinde yaşadığı toplumdan etkilendiği ve o toplumu etkilediği düşüncesinden yola çıkılarak geliştirilmiş sosyal psikoloji alanına ilişkin bir kavramdır. Bireyin düşünce ve davranışlarını içinde bulunduğu sosyal çevrenin normlarına uyacak şekilde düzenlemesine “Uyma Davranışı” denilmektedir. Sosyal etki uyma davranışına, uyma ise benzerliğe yol açmakta ve insanların bir aradayken benzer davranışlar sergilemesi sayesinde sosyal davranışların düzenliliği oluşmaktadır.
Bu alanda 3 tip uyma davranışı bulunmaktadır. Bunlar aşağıdaki başlıklar altında ele alınır.

Benimseme: Kişinin bir görüşe ya da kurala, onun gerçekten doğru olduğuna inandığı ve kabul ettiği için uymasıdır.

Özdeşleşme: Bireyin, grubun fikrine onlara benzeyebilmek için uymasıdır. Burada kişinin grup tarafından koyulan kuralların gerçekliğine inanması ya da kabul etmesi yoktur.

İtaat: Kişinin grup kurallarına uymama davranışının doğurabileceği olumsuz sonuçlardan çekinmesi nedeniyle uyma şeklidir ve grubun birey üzerindeki gücü belirleyici rol oynar.

UYMA DAVRANIŞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

1-Ortamsal Faktörler:

a. Grubun Büyüklüğü: Nüfusça daha büyük olan grupların bireyleri uyma davranışına yönlendirme kuvveti daha fazladır.

b. Grubun Söz Birliği: Gruptaki kişilerin sayısından çok hepsinin aynı fikirde olmasının bireylerin uyma davranışını etkileyen en önemli faktör olduğu bilinmektedir.

c. Saygınlık ve Mevki: Yüksek saygınlığa ya da mevkiye sahip bir kaynaktan gelen etkiye uyma davranışı daha güçlüdür.

d. Yüz Yüze Olmak: Yapılan çalışmalarda, bireylerin aynı odada bulundukları bir kişiden aldıkları söyleme uyma davranışı oranı, başka bir odadan telefon aracılığıyla aldıkları bildirime göre daha yüksek oranda olduğu görülmüştür. Buna dayanarak sosyal ilişkilerde etkilenmenin yüz yüzeyken daha kuvvetli olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz.

e. Gruba Bağlılık: Birbirini tanıyan insanlardan oluşan gruplarda sosyal etkileşim ve uyma davranışı daha güçlü şekilde görülür.

f. Azınlığın Etkisi: Grubun büyüklüğü ya da söz birliği gibi etmenlerin yanı sıra herkesin aynı fikirde olmadığı kimi durumlarda, azınlığın grubun çoğunluğunun fikrini etkileyebileceği de gözlenebilir. Ayrıca bir azınlığın oluşu yani grubun yaygın görüşüne karşı olan başka kişilerin bulunuyor olması da bireyin bu konu üzerine yeniden düşünmesine ve değerlendirme yapmasına yol açabilir. Fakat bu durum özellikle bağımlılık yaşayan insanlar için çoğunlukla bir anlam ifade etmemekte, bağımlılıklarını destekleyen fikir ve söylemlere çekilim daha fazla yaşanmaktadır. 


2-Kişisel Faktörler:

a. Benliğin Etkileri: Grubun fikirlerine, sosyal normlara önem verme.

b. Birey Olma Gereksinimi: Yüksek birey olma gereksinimi içinde olanlar, kendilerine özgü olmayı önemseyen ve herkesin yaptığını, giydiğini, söylediğini yapmayı sevmeyen kişilik yapısındaki bireyler grup normlarına daha az oranda uyma davranışı gösterirler.

c. Kişisel Kontrol Arzusu: Kendi davranışları üzerinde kişisel kontrole sahip olmayı tercih eden bireylerde uyma davranışı daha az görülür.

d. Cinsiyet: Geçmişte kadıların uyum göstermeye daha eğilimli olduğuna dair görüş hakimken son yıllarda yapılan çalışmalarda cinsiyet farklılığı daha az oranda bildirilmektedir. Kişilik özelliklerinin cinsiyetten daha önemli bir belirteç olduğu düşünülmektedir. 


3-Kültürel Faktörler:

Bireyci ve toplulukçu kültürler uyma davranışında farklılık gösterirler. Bireyci kültürlerde kişinin çıkarları grubun çıkarlarından daha önde gelmekte, sorumluluk alma bilinci daha önem taşımakta ve gruba uymanın zayıflık olduğu algısı hakimken toplulukçu kültürlerde grup onayı gereksinimi, gruba uymanın bir olgunluk belirtisi olarak değerlendirilmesi ön plandadır.

SOSYAL ETKİNİN YEME DAVRANIŞI ÜZERİNDEKİ ROLÜ

Grup normlarından etkilenmede rol oynayan faktörlerden biri kişilerin kendisini grupla ne kadar özdeşleştirdiğidir. İçinde bulunmanın arzulanmadığı bir sosyal grubun normunun yemek yemeyle ilişkili olduğuna inanılan durumda, kişilerin daha az yediği söylenebilir. Sosyal kimlik teorisiyle bağlantılı olarak yeme normlarına uyma davranışının bir sosyal gruba aidiyetin pekiştiricisi olduğu yorumları yapılmaktadır. Eğer ki kişinin kendilik hissi, bir grubunun üyesi olarak tanımladığı kimliği ile güçlü bir şekilde bağlantılı ise ve o grup sağlıklı beslenen bir şekilde algılanıyorsa, o kişinin sosyal kimlik hissinin sürmesi için benzer şekilde sağlıklı besleneceği düşünülmektedir.

Kişilerin yakın çevresinin ona benzeyenlerden oluştuğu, dolayısıyla onların davranışlarını takip etmenin yararlı olacağı görüşü ile bağlantılı olarak yakın çevresideki kişilere ait normların da kişilerin yeme davranışında etkili olduğu varsayılmaktadır.

Kişilerin hayatlarının belirli evrelerinde bir grup içinde yer alma istekleri düşünülürse bu grup elemanları genellikle kilo psikolojisi yaşamamış kişilerdir. Haliyle tüketime bakış açıları ve farkındalıkları kilolu bireylerden çok farklı olacağından tüketime yaklaşımları da belirleyici rol almaktadır.

Toparlayacak olursak, kendi önceliklerimizin farkındalığı ile yer alacağımız bir sosyal grup bizi mevcut sıkıntılarımızdan kurtulmamızda önemli rol alabileceği gibi, farkında olmadığımız önceliklerimiz neticesinde içinden çıkılmaz yeni bir kısır döngü yaratacağı da yadsınamaz bir gerçektir. Sosyal varlıklar olduğumuzu düşünürsek ‘Karar Verme’ yetisi, kalıcı zayıflama yolunda çok büyük belirleyici bir role sahiptir ve zayıflama kampı gibi ortamlar pozitif anlamda değer katacak sosyal grupların en başında gelmektedir.

Yorum Yazın