Yeme Bozuklukları

Yeme bozukluğu, yeme eylemindeki olağan dışı durumları ifade eden bir kavramdır.

Bu kavram kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal anlamda tam bir iyilik hali olarak tanımlanan “sağlığını” bozacak düzeyde olmasıdır.

Yeme bozuklukları hayatın her döneminde açığa çıkabilecek ve uzun süren, birbiri ile ilişkili bir çok komplike nedene bağlı, ölümcül sonuçlara kadar gidebilecek olan ruhsal hastalıklardır. Baktığımız zaman bu davranış bozukluğu çoğunlukla adölesan dönemde başlıyor olarak görünmekteyse de ileri yaştaki bireylerin de her zaman risk grubu oluşturduğunu söyleyebiliriz.

Yeme bozukluklarının dünya üzerinde giderek artma nedenlerinin en başında güzellik algısındaki değişim olduğunu söyleyebiliriz.

Toplumlar varlıklarını sürdürürken kendileriyle birlikte bir çok kavramı da değişime götürmektedir. Değişen bu kavramlardan birisi de güzellik kavramıdır ve bu günümüzde en temelinde zayıflık ile örtüşmeye başlamıştır. Yazılı ve görsel medyanın her gün bireylere sunduğu, toplum içinde bir şekilde yer edinen göz önündeki kişiler bir model teşkil etmekte ve onlar gibi görünebilmek adına yeme alışkanlıkları değişmektedir. Ayrıca bu bireylerin olumsuz benlik algısına ve beden imajına sahip olmaları nedeniyle sürekli diyet yapmaları yeme bozuklukları için belirlenen risk faktörlerini oluşturmaktadır.

Yeme bozukluğunun oluşumunu açıklama yönünde yapılan çalışmalar çok boyutludur ve zayıflamak için yapılan her eylemin yeme bozukluğunun oluşmasına neden olan ortak uyarıcı olduğu vurgulanmaktadır.

Yeme bozukluğu olan bireylerde ciddi boyutlarda ruhsal ve fiziksel sorunlar olduğu gözlenmektedir. Bireyin fiziksel görüntüsü ve kilosu ile daha çok ilgilendiği, daha çok incelme isteğinin ön planda olduğu ve bu amaçlarına yönelik yeme davranışının bireyin sağlığını bozacak boyutlara ulaşması yeme bozukluklarında sık karşılaşılan bir tablodur.

Yeme bozukluğu olan kişiler kilolarını olduğundan fazla ve bedenlerini şekilsiz bulma, çok az besin alımı, yemekten sonra kusma ve yoğun egzersiz yapma gibi belirtiler sergileyebilirler. Durum böyleyken sürece bakış açısını sadece tüketimi düzenlemek üzerinden değerlendirmek yanlış bir yaklaşım olmakla birlikte kişileri de günden güne umutsuzluğa sevk etmekte ve özgüven tahribatını arttırmaktadır.

Yorum Yazın